Boşanma Davası Sürerken Eşlerden Birinin Ölümü
Türk Medeni Kanunu'nun 499. maddesine göre eşin ölümü halinde sağ kalan eşin onun mirasçısı olacağı düzenlenmiştir.
Aynı kanun 506. maddesine göre de sağ kalan eş ölen eşin saklı paylı mirasçısıdır. Yani payına isabet eden miras payının belirli bir kısmı ölüme bağlı tasarruflarla ortadan kaldırılamaz.
Taraflar hakkında verilmiş kesinleşmiş bir boşanma kararı olmaması durumunda evlilik birliği halen sürdüğüne göre; hakkında boşanma davası açılmış olan sağ kalan eşin ölenin mirasçısı olup olamayacağı sorunu ortaya çıkmaktadır.
EŞLERDEN BİRİNİN ÖLÜMÜ İLE EVLİLİK BİRLİĞİ SONA ERER
Evlilik birliğinin sona ermesine sebep olan haller genel olarak dört başlık altında toplanabilir: Taraflardan birinin ölümü, taraflardan birinin gaipliğine karar verilmesi, taraflardan birinin cinsiyet değiştirmesi ve boşanma. Buna göre taraflardan birinin ölümü ile evlilik birliği ayrıca bir mahkeme kararına gerek kalmadan kendiliğinden sona erecektir. Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesi kişilik haklarının sağ olarak doğmakla başlayıp ölümle sona ereceğini düzenlemektedir.
C. Kişiliğin başlangıcı ve sonu
I. Doğum ve ölüm
Madde 28- Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer.
Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder
ÖLENİN MİRASÇILARI BOŞANMA DAVASINI DEVAM ETTİREBİLİR
Taraflardan birinin ölmesiyle evlilik birliği sona erdiğine göre, ölenin mirasçılarının boşanma davasını süredürebilmeleri ilk bakışta tuhaf gelebilir. Ancak ortada kesinleşmiş bir boşanma kararı olmadığı için, hakkında boşanma davası açılmış olan sağ kalan eşin evlilik birliği içerisinde ölen eşin yasal mirasçısı olabilmesinin yolu açılacaktır. İşte bu durum karşısında kanun kanun koyucu, ölenin mirasçılarına boşanma davasını sürdürme ve belirli durumlarda sağ kalan eşin mirastan yararlanmasının önüne geçme imkanı tanımaktadır.
VII. Miras hakları
Madde 181- Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.
(Değişik ikinci fıkra: 31/3/2011-6217/19 md.) Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
Buna göre ölenin mirasçıları boşanma konusunda sağ kalan eşin kusurlu olduğunu kanıtlayabilirlerse sağ kalan eş mirasçı sıfatını kaybeder.
Her ne kadar kanunda yalnızca "diğer eşin kusurunun ispatlanması halinde" demiş olsa da bu ifade Yargıtay tarafından "sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet verecek derece kusurlu olması şeklinde yorumlanmaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.12.2018 tarihli, 2017/2-1588 Esas 2018/2045 Karar sayılı karar)
Maddenin gerekçesinde de özellikle zina, hayata kast, pek kötü davranış ve haysiyetsiz hayat sürme halleri sıralanmış; bu gerekçelerle açılmış boşanma davalarında sağ kalan eşin kusurlu olduğunun tespiti durumunda ölenin mirasçısı olmasının haksız ve adaletsiz sonuçlar doğuracağına işaret edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, boşanma davası devam ederken, davacı eşin ölümü hâlinde, davalının buna rağmen mirasçı olabilmesi belli koşullar altında engellenmektedir. Buna göre ölen davacının mirasçılarından herhangi birisinin davayı devam ettirmesi ve davalının kusurlu olduğunun sabit olması hâlinde, davalı eş, birinci fıkra hükmünde olduğu gibi davacıya mirasçı olamayacaktır. Davacı eşin ölümü hâlinde evlilik kendiliğinden son bulur.
Bu nedenle davacının ölümüne rağmen, mirasçılardan birinin devam ettirdiği bu dava, eşlerin boşanmasına yönelik olmayacak, devam edilen davada, boşanmada davalının kusurlu olup olmadığı karara bağlanacaktır. Bir başka ifadeyle bu durumda devam edilen dava, boşanmada hangi eşin kusurlu olduğunun saptanmasına yönelik olacaktır. Bu durum özellikle zina, hayata kast, pek kötü davranış, haysiyetsiz hayat sürme sebeplerinden biriyle açılan boşanma davasında, davacının ölümü hâlinde, bu eylemlerde bulunan kusurlu davalı eşin buna rağmen mirasçı olabilmesi konusunda haksız ve adaletsiz sonuçların doğmasına da neden olabilecektir. İşte bu haksız durumların önlenmesi amacıyla maddenin ikinci fıkrası kaleme alınmıştır.
Mahkeme Boşanmaya İlişkin Hüküm Kurulmayacak, Hangi Tarafın Kusurlu Olduğu Saptanacktır
Yukarıdaki düzenemeler ışığında boşanma davası sürerken taraflardan birinin ölümü halinde, ölümle birlikte evlilik birliği kendiliğinden sona erdiğinden boşanmaya yönelik hüküm kurulmayacak, mirasçıların davaya devam etmesi halinde mahkemece yalnızca hangi tarafın kusurlu olduğu yönünde karar verilecektir. Sağ kalan eşin kusurlu olduğu kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla ispatlanırsa bu eş, ölenin mirasçısı olma sıfatını yitirecektir.
Mahkemece verilecek kararda, evlilik birliği sona ermiş olmalarına rağmen tarafların boşanmalarına yönünde hüküm kurulması kanuna aykırı olacak ve başlı başına bozma nedeni oluşturacaktır.
Boşanma Davası Sürerken Eşlerden Birinin Ölmesi Durumda Yargıtay Uygulaması
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 27.12.2018 tarihli 2017/1588 E., 2018/2045 K. sayılı kararında; yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda boşanma davası sürerken eşin ölmesi durumunda; ölenin mirasçılarının davayı kusur yönünden süredürebileceğini, mahkemece yapılacak olan yargılamanın boşanmaya yönelik olmayıp yalnızca kusur durumunun saptanmasına yönelik olacağını açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Somut olayda da; mahkemece ilk kararda davacı erkeğin açtığı boşanma davası davalının kusurlu olduğu gerekçesiyle kabul edilmiş, bu kararın Özel Dairece bozulmasından sonra davacı 24.10.2014 tarihinde ölümü ve mirasçılarının yukarıda belirtilen düzenlemeye uygun olarak davaya devam ettiklerini mahkemeye bildirmeleri üzerine, mahkemece bu hüküm dikkate alınmak suretiyle davaya kusur tespiti yönünden devam edilmiş ve bozma kararına karşı direnilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, TMK'nın 181/2. maddesi ölen eşin mirasçılarının kusur tespiti yönünden davaya devam edebileceklerini öngören istisnai bir düzenleme olup somut olayda da bozma kararı sonrasında verilen direnme kararında davacının ölümü nedeniyle boşanma kararı verilmesi mümkün olmadığından mahkemece "davacının 24.10.2014 tarihinde ölümü nedeniyle boşanma hükmü verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulması zorunlu hâle gelmiştir. Aksi durumda, "ölüm" olayının varlığı görmezden gelinerek "tarafların boşanmalarına" şeklinde hüküm kurmak suretiyle direnme kararı verilmesinini açık bir bozma sebebi teşkil edeceği de tartışmasızdır.